Elektrikli araba bataryaları çevre için zararlı mı? Tamamen elektrikli olan araçlar küresel ısınmayı durdurmak için mükemmel bir çözüm olarak görülüyor. Fakat EV bataryalarının üretiminde kullanılan bileşenleri ve madenciliği çevre üzerinde ciddi etkiler yaratmaktadır.
Elektrikli Araç Bataryaları Çevreye Zararlı mı?
Elektrikli otomobillerin yollarda giderek yaygınlaşmasıyla birlikte, bu araçların bataryaları için malzeme çıkarımı ve işlenmesiyle ilgili endişeler dile getiriliyor. Bu bataryaların üretiminin çevresel etkileri de oldukça sorgulanıyor.
Elektrikli araçlar (EV’ler) ve plug-in hibrit araçlar (PHEV’ler), iklim değişikliğine karşı gezegeni kurtarmak için genel çözüm olarak lanse ediliyor. Ancak kullanıcılar, yakıt maliyetlerini azaltmanın finansal faydalarının yanı sıra, gerçekten de iklim değişikliğini durdurmaya ve çevresel bozulmayı azaltmaya yardımcı olup olmadıklarını bilmek istiyorlar. Lityum iyon bataryaların kesinlikle bazı çevresel dezavantajları bulunuyor.
Elektrikli Araç Batarya Sorunları
Uluslararası Enerji Ajansı’na (IEA) göre, elektrikli bir aracın mineral girdileri benzinli araçlardan altı kat daha fazladır. EV lityum iyon bataryaları, pahalı ve bazı durumlarda toksik ve yanıcı malzemeler içerir. Başlıca malzemeler lityum, nikel, kobalt ve bakırdır. Bu nadir malzemelerin madenciliği, üretim süreçleri ve nihai bertarafı ciddi çevresel zorluklar yaratmaktadır.
Tesla Bataryaları Ne Kadar Menzil Kaybeder? Öğrenmek istermisiniz?
Benzinli araçların bataryalarının yaklaşık %90’ı geri dönüştürülürken, EV lityum iyon bataryalarının geri dönüşüm oranı şu anda çok daha düşük. Ancak bu oran hızla artmaktadır. Petrol, belirli bölgelerde yeraltından çıkarılırken, lityum iyon batarya bileşenleri genellikle büyük alanlarda doğaya zarar veren açık ocak madenciliği ile elde edilir.
Nikel, elektrikli araç bataryalarının önemli bir bileşenidir ve Endonezya’nın yağmur ormanlarında bulunmaktadır. Toprağın hemen altında bulunan nikel, yatay yüzey madenciliği yöntemiyle çıkarılır. Bu yöntem üst toprağın kaldırılması, aşırı çevresel bozulma ve ormansızlaşma gibi zararlara yol açmaktadır. Yağmur ormanları gezegenimizin ciğerleri olduğundan, bu işlem karbon dioksit (CO₂) uzaklaştırma sürecine zarar veriyor.
Daha Fazlası için: Türkiye’de Kaç Adet Elektrikli Araç Şarj Noktası Var?
Lityum madenciliği de sorun teşkil ediyor. Dünyadaki lityum rezervlerinin yarısından fazlası Şili, Bolivya ve Arjantin’in oluşturduğu “Lityum Üçgeni”nde bulunur. Enerji Araştırmaları Enstitüsü’ne göre lityum, kurak bölgelerdeki tuz yataklarından elde edilir. Ayrıca bu süreç büyük miktarda su kullanarak 18 ay sürebilir. Rafine edilen her ton lityum için yaklaşık 1,9 milyon litreye kadar su kullanılır. Bu durum ise, yeraltı sularının azalmasına ve toprak kirliliğine gidiyor işte.
Kobalt bazı elektrikli araç bataryalarının diğer bir önemli bileşenidir. Ancak yeni nesil LFP (lityum-demir fosfat) teknolojili bataryalarda kobalt kullanılmamaktadır. Kobaltın yaklaşık %70’i Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nden elde edilir. Kobalt toksik bir metaldir. Uzun süreli maruziyet ve kobalt tozunun solunması deri, göz ve akciğer sağlığında tehditler oluşturur.
Kongo’daki kobalt madenciliği her yaşta işçileri kapsar. 255.000 işçinin yaklaşık 40.000’i çocuklardan oluşmaktadır ve bunların bazıları 6 yaşındadır. Uluslararası Af Örgütü’ne göre, çocuk ve yetişkin madenciler en temel koruyucu ekipmandan bile yoksun çalışmaktadır. Bu madenlerin çoğu Çinli şirketlere aittir.
Bakır da elektrikli araç bataryalarında kullanılır ve çoğunlukla Şili’deki açık ocak madenciliğiyle çıkarılır. Bu tür madencilik üst toprak, bitki örtüsü, yaban hayatı habitatları ve yeraltı suları üzerinde olumsuz etkiler yaratmaktadır.
Lityum İyon Bataryaların Çevresel Etkileri
IHS Markit’e göre, 2000 yılında dünya çapında üretilen lityumun %9’u elektrikli araç bataryalarında kullanılırken, bu oran 2020’de %66’ya yükselmiş ve 2030’a kadar %90’ın üzerine çıkacaktır. Bir Tesla Model S gibi bir elektrikli araç yaklaşık 63 kg lityum içerir.
Lityum madenciliği büyük miktarda su kullanır. Dünyanın en kuru bölgelerinden biri olan Şili’deki Salar de Atacama’da, madencilik şirketleri bölgenin su kaynaklarının %65’ini tüketmektedir. Ayrıca lityum madenciliği toksik kimyasallar içerir, bu da dereleri, tarım alanlarını ve yaban hayatını kirletir ve nesli tükenmekte olan türlerin azalmasına sebep olur.
Lityum madenciliği aynı zamanda araştırmacıların “elektromobilitenin sömürge gölgesi” dedikleri durumu yaratır. Bu ifade, lityum madenciliğinin Latin Amerika’daki çevreye ve yerli halka yönelik olumsuz etkisini ifade eder. Bu durum, tarihsel olarak kuzey ve güney yarımküre arasındaki eşitsizlikleri oluşturur.
Elektrikli Araç Batarya Madenciliği: Ne Yapılabilir?
Bazı şirketler, yenilenebilir jeotermal enerjiyi kullanarak sıfır karbonlu lityum madenciliği (“yeşil lityum madenciliği”) yapmak için çalışıyor. Avustralyalı startup Vulcan ve Birleşik Krallık’tan Cornish Lithium, jeotermal kaynaklardan sıfır karbonlu elektrik ve ısı üreterek lityum elde etmektedir.
Tamamen elektrikli araç geleceği için batarya üretimi arttıkça, batarya malzemelerinin çıkarılmasını sürdürülebilir hale getirmek ve eski batarya paketlerini gezegene zarar vermeden yeniden kullanmak ve geri dönüştürmek için çözümler üretmek önemlidir.
EV Şarj Altyapısının Evrimi
EV’lerin benimsenmesi artıyor. Ancak ulaşımın çevre üzerindeki etkisini azaltmak ve EV’lerin yaygınlaşmasını hızlandırmak için şarj altyapısının hızla gelişmesi gerekiyor. EV’leri reddeden birçok tüketici, yeterli şarj noktası bulunmamasını gerekçe gösteriyor.
McKinsey’in Geleceğin Mobilite Merkezi’nden Eric Hannon, Avrupa’nın 2030 iklim hedeflerine ulaşabilmesi için haftada 10.000’den fazla şarj cihazı eklenmesi gerektiğini belirtiyor. Hannon’a göre karbon salımları 2025’ten itibaren düşmeye başlamazsa, EV’lerin iklim üzerindeki olumlu etkisi yetersiz kalacaktır.
Türkiye’de, 2030 yılına kadar tamamı yenilenebilir kaynaklardan beslenen 30.000 şarj istasyonu kurmak üzere çalışmalar yapılmalı. Bu gibi yenilikçi girişimler, elektrikli ulaşımın çevresel zorluklarının üstesinden gelinmesine yardımcı olur. Ayrıca sıfır emisyonlu bir geleceğe doğru adım adım ilerlememizi sağlar.